1
DİLSİZ MELEKLER VE 4 NİSAN DÜNYA HATIRLANMA GÜNÜ
4 Nisan Dünyada Sokak Hayvanları günü… Hani pandemi sürecinde onları daha çok içimize kattığımız hayvanlar… Ama hepsi insaların korumasında değil, çoğu sokakta…
Pandemi; çok ince düşünürsek bitkisi ağacı ile tüm canlıların dünyaya bir geri dönüş hamlesine vesile olmadı mı?
Çocukluğunu dedesinin değirmeninde Mersin’in Silifke İlçesi Gökbelen’de yaşamıştı.
Hepimizin olduğu gibi evlerinde tavuk, eşek, köpek ve kedileri vardı…
Babasının 1983 yılında vefatı ile Almanya’ya gitmiş, huzurevinde hasta bakıcı olarak çalışmıştı.
Orada evlenip ayrılmış, bu evlilikten olan kızının avukat olması nedeni ile vatanına Silifke’ye dönmüş. Kendisinin halen 5 köpeği var.
Memlekete, köye dönünce; büyük ırk köpekler evinin önüne gelmiş. Onlara mama vermiş, arkalarından “sarı kız” gelmiş. Hepsi bir yana “sarı kız” bir yana, gönül dayanır mı?
Sanki derin bir haberleşme ile yaylanın tüm köpek ve kedileri orada toplanmış…
Gücü yetmeyince dernekleri aramış, onlar onca köpek ve kediye sadece bir kere mama vermişler. Ben olmasam hepsi ölürdü, diyor…Sanki kendinden önce ve kendinden sonrası yokmuş gibi…
Sordum; Almanya ile Türkiye’nin farkı ne?
Orda hayvanları sokak da olmaz, dedi , atarlarsa cezası 25 Bin Euro dedi.
Şikayet olursa gelirler yatma yeri, maması ve aşısına bakarlar…
Ya sokak hayvanları dedim? Asla olmaz barınakları var, dedi.
Sokak hayvanlarında gönüllü olanlar, gider birkaç köpeği dışarı çıkarır, gezdirir, düzenli yemekler, ama geri getirir, dedi.
Memleketinizin bir evladı yıllar sonra memleketine dönüyor ama gördüğü üzerine insanlarla değil, hayvanlarla yaşamak istiyor, onları daha vefalı ve özü gibi hissediyor..
Belediyeyi arıyor, herkesi arıyor veya şikayet ediyor…
Şikayet edince ondanda başkaları şikayetçi oluyor….Sebep?
Havyalara eziyet olmasın, sokaktaki kediler köpekler aç kalmasın veya onlara işkence edilmesin…
Bir havyana hangi insan eziyet eder? Ediyor….
Anadolu insanının özü nedir?
Merhamettir, sıcak bir çorba ılık bir çaydır. Yolda kalmış “tanrı misafirine” döşek, aç açıkta kalmış seferiye tüten bir baca, öksüz yetimimin başının okşanması değil midir?
Ne oldu bize?
Medeniyet asla; geçmişte kalan örf adet değildir, geçmişten kopup teknolojiye esir olmak ta değildir.
Medeniyet geçmişimiz, hasletlerimiz, insanlığımız ve muasır medeniyetler seviyesine olan hedeflerimiz, yani insanlığımızdır.
Bana göre medeniyetin ölçüsü şudur;
Çocukları, yaşlıları ve hayvanları gözetip kollamayanların, onlara merhamet etmeyenlerin medeniyeti olmaz.
Yazımızın kahramanı Silifkemiz’den Canan Görmüşoğlu hanımefendi…
Dilsiz melekleriniz daha çok olsun, inanın size özenenler var..
1