Emekli dua ediyor, bu bayram gelen giden olmasın diye.
Ne tabağa koyacak baklava var, ne tutacak şeker, ne cebe koyulacak birkaç kuruş harçlık. Torunları bile göresi yok çoğunun. Zaten onlar gelmezse emekli bir yere gidemiyor. Gelseler de yetemiyor, gırtlağa dayanan borç burnu aşıyor, alnı geçiyor. Çaktırmıyor ama emekli borç içinde boğuluyor. Belki küçük kentlerde, kasabalarda yan geliri olan, iyi kötü evi olup kira vermeyen, köyünden patatesi unu gelen emekli biraz nefes alabiliyor ama metropollerde emekli bitti, bitiyor!
İşte 31 Mart’ta görülen kırmızı haritanın, gösterilen sarı kartın da sırrı da burda. Millet, bir nefeslik molanın peşinde. Bundan sonraki bayramda yazmak nasip olursa, o zaman olanları yazar, olacakları değerlendiririz.
Şimdi bayram bayram canınızı sıkmayayım, Abdurrahim Karakoç’un bir şiiriyle bitireyim.
Büyüklerin hiçbir yerinden, küçüklerin gıdıklarından öperim.
Savaştayım elli yıldır
Ömrüm geçti boşalt, doldur
Anlamadım, bu ne hâldir
Bir gün silah çatamadım
Suları ıslatamadım.
Ekin ektim başak yılan
Kuşandığım kuşak yılan
Yorgan akrep, döşek yılan
Bir gün rahat yatamadım
Suları ıslatamadım.
Ne payem oldu, ne sayem
En doğruya varmak gayem
Düşüncemdir tek sermayem
Alan yoktur, satamadım
Suları ıslatamadım.
Selam ve dua ile
Tanrı Türk'ü Korusun ve Yüceltsin