"Tarihini unutan halk ölür, adını unutan millet yok olur"

05:23:13 | 2024-07-22
Roza Kurban
Roza Kurban      [email protected]

“Tarihini unutan halk ölür, adını unutan millet yok olur”,

 

Kuzeyden güneye, doğudan batıya dünyanın her yerinde Türklerin izleri vardır. Resmi olmayan bilgilere göre, dünyada toplamda 150-200 milyon Türk nüfusu bulunmaktadır. İdil-Ural bölgesi, Türk kültürünün çiçek açtığı, köklendiği ve geliştiği Türklerin ana yurdudur. İdil-Ural bölgesinin Genel Türk Tarihi'nde önemli bir yeri vardır.  

 

“Büyük nehir” anlamına gelen, birçok şarkı, türkü, deyim ve atasözlerine konu olan ve Kazan Tatar Türkleri ile özdeşleşen İdil Türk nehrinin, bir bölgenin adı olmanın yanı sıra bölgede yaşayan Türkleri anlatan bir ad tamlamasıdır. “Sarmal” anlamına gelen ve Başkurt Türkleri ile özdeşleşen Ural ise Ural sıradağlarında başlayıp Hazar Denizi'nde son bulan bir nehrin, Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayan bir dağın, bir bölgenin ve bir destan kahramanının adıdır.

 

İdil denince, bir dönemler büyük imparatorluklar kurmuş Kazan Tatarları, Ural denince ise doğanın özgür ve cesur insanları Başkurt Türkleri geliyor aklımıza. Birbirine komşu olan İdil ve Ural bölgesi halkları ikiz kardeş gibi yüzyıllardır bir arada dostça, kardeşçe yaşamaktadır. Ayrıca Çuvaşlar da bölgenin köklü halklarından olup tarihi süreç içerisinde Tatar ve Başkurt Türkleri ile birlikte hareket etmiş, mutlulukları da üzüntüleri de birlikte paylaşmışlardır.

 

İdil-Ural bütün tarih boyunca Türklüğe mal olmuş topraklardır. Kazan Tatarlarında “Tarihini unutan halk ölür, adını unutan millet yok olur”, şeklinde bir atasözü vardır. İdil-Ural bölgesinde yaşananları anlamak, yorumlamak için kısaca tarihine bir göz atalım. Kazan Tatar Türkleri, İdil-Ural bölgesinin en köklü ve sayıca daha çok nüfusa sahip olan bir millettir. Tarihçilerin fikrine göre, Kazan Tatarlarının kökeni Hun İmparatoru Atilla’ya ( 400–453) dayanmaktadır. Hun hükümdarı Atilla adının etimolojisi, Türk-Tatar Onomastiğinin babası olarak nitelendirilen Prof. Dr. G. Sattarov’a (1932) göre “İdilli, İdil kişisi, yani İdil boyunda dünyaya gelen (Atili › İtilli › İdilli) anlamına gelmektedir.” (Sattarov 1989: 112). Atilla adı ile ilgili Ukraynalı Türkolog Omeljan Pritsak’ın görüşü de dikkate değer:

 

“O.Pritsak da Hunların efsanevi lideri Atilla’nın adı eski Altay kökenli *as “büyük” + *til *tal “büyük nehir”, deniz”, “sel”, “su baskını” kelimelerinden türemiş Atiila, Atel, İdel akarsu adına gelmektedir düşüncesini savunmuştur.” (Sattarov 1992: 17)[1].

 

Bu bağlamda ünlü Tatar yazarı ve halkbilimci Nekıy İsenbet’in (1900–1992) hazırlamış olduğu Tatar Dilinin Deyimleri Sözlüğü'nde "İdil" sözcüğü şöyle açıklanmıştır:

 

“1.İdil Nehri ve bu nehre dökülen büyük nehir boylarında eski Hun Türkleri, sonra Hazar-Bulgarlar, onlardan sonra Bulgar-Kıpçak ve Kazan memleketleri hayat sürmüş ve at binen erkekler tarafından idare edilen devlet sınırları, demektir.”(R. Kurban 2014: 18).

 

Görüldüğü üzere İdil kelimesi sadece nehir adı olmakla kalmamış, hem kişi adlarında hem de devlet sınırlarını belirleme anlamında da kullanılmıştır. VI. yüzyılda Kubrat Han (580–642) tarafından kurulan Büyük Bulgar Devleti, VIII. yüzyıldan X. yüzyıla kadar hüküm süren Hazar Kağanlığı, X.-XII. yüzyıllar arasında İdil boyunda kurulan İdil Bulgar Devleti ve 1223 yılından 1481 yılına kadar büyük topraklara hâkim olan ve 200 yıldan fazla hüküm süren Altın Ordu Devleti, İdil-Ural bölgesindeki Türklerin tarihinin de bir parçasıdır. Türk Dünyasını bünyesinde barındıran Altın Ordu’nun çöküşü ile birlikte Kazan Hanlığı, Astrahan Hanlığı, Sibirya Hanlığı, Nogay Hanlığı, Kırım Hanlığı gibi hanlıklar ortaya çıkmıştır. 1437 yılında Uluğ Muhammed Han tarafından kurulan Kazan Hanlığı, Kazan Tatarlarının kurduğu son devlettir.

 

Kazan Hanlığı döneminde Tatarlar her ne kadar Altın Ordu’nun eski gücünü geri getirmek için Türk dünyasını birleştirmeye çalışsalar da başarılı olamamışlardır. Stalin devri kurbanı ünlü Rus tarihçi Mihail Hudyakov (1894–1936), Rusların Kazan Hanlığı’nı istilası ile ilgili siyaseti hakkında şunları yazmıştır:

 

"1540’lı yılların sonuna kadar Kazan Hanlığına karşı Rus siyasetinin toprak fethetme niteliği olmadığını görmüştük. 1540’lı yılların sonunda Rus siyasetinde kesin bir değişiklik olmuş, Kazan Hanlığı’nı fethetme ve onu Rus Devletine dâhil etme fikri doğmuştur. Rus-Kazan ilişkilerinin tüm planı değişmiş, asıl emperyalist istila savaşı başlamıştır. 1549 ve 1550 yıllarındaki başarısız seferler bu yolun ilk adımları olmuş, fakat bunlar Kazan tarihinin normal akışını değiştirmemiştir (Hudyakov 2009: 160)."

 

15 Ekim 1552’de Kazan Hanlığı Ruslar tarafından işgal edilmiş, Yadker Han esir alınmıştır. Kazan Hanlığı’nın Ruslar tarafından işgal edilmesi Kazan Tatarları için esaret döneminin başlaması olmanın yanı sıra Türk dünyasının kapısı görevinde olan kale artık yıkılmıştır. Bundan böyle 333 yıl sürecek olan Rusların, Türk dünyasını işgali tarihi başlayacaktır. Kazan Hanlığı çöktükten sonra 1556 yılında Ali Ekber Han yönetimindeki Çalım (Kazan Hanlığı’nın son başkenti), 1556 yılında Astrahan Hanlığı ve 1783 yılında Kırım Hanlığı, Ruslar tarafından işgal edilmiştir. 1885 yılına kadar süren bu Rus işgali, Türkistan-Afganistan sınırlarını belirleyen Londra Anlaşması ile tamamlanmıştır. Ancak, Rusların işgal siyaseti günümüzde de devam etmektedir. Bunun en belirgin örneği 2014 yılında işgal edilen Kırım toprakları ve 2022 yılında Rusya'nın topyekun işgal girişimine başladığı Ukrayna'dır.

 

Roza Kurban




ETİKET :  

Tümü